Hedonizm ve Beslenme
Hedonizmden beslenmeye….
Hedonizm, Yunanca haz kelimesinin karşılığı olan “Hedone” kelimesinden doğmuştur. Türk dil kurumunun özel isim sözlüğündeyse, “Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk, bir şeyden duygusal veya manevi sevinç duyma” şeklinde tanımlanmıştır.
Haz, bir arzu ve gereksinimin tatmin edilmesi ile birlikte gelen memnun olma duygusu olarak açıklanmaktadır. Bir başka deyişle haz, hoşlanılan duyulanımı ifade etmekte ve hoşlanılmayan duyulanım anlamına gelen acının zıt anlamıdır ve hoş terimi ile benzer bir anlam içermektedir. Ancak haz, mutluluk veya sevinç kavramları ile aynı kefeye konmamalıdır.
Hedonizm Türkçede hazcılık olarak yer bulmuştur. Hazcılık; “Zevki, insan hayatının tek değer ve amacı sayan, haz veren şeyin iyi olduğunu kabul eden öğreti, hedonizm.”, “Hazza, fiziksel zevke hastalık derecesinde düşkünlük.” şekillerinde tanımlanmaktadır. Hedonizmin temel motivasyonu zevk alma ve acıdan kaçınmaktır, mutluluğa bu şekilde ulaşılacağını varsaymaktadır. Onlar için anı yaşamak ve yaşanılan andan haz duymak çok önemlidir. Bu nedenle gelecekte karşılaşılabilecek sorunlar ve bu sorunların hayatlarına olan etkileri hakkında pek düşünmezler. Hedonizm için sadece şimdiki zamanın zevkleri ve hazları önemlidir. Uzun vade de sorun olabilecek şimdinin eylemleri üzerine ahlaki kaygı gütmemektedir. Bu durum aynı zamanda hedonizmin en çok eleştiri aldığı yerdir.
Hedonizm iki temel tipte sınıflandırılır: psikolojik hedonizm ve ahlaki hedonizm.
Psikolojik hedonizm, kişinin herhangi bir konu da gösterdiği motivasyonunun şimdi veya gelecekte alacağı haz duygusu ile ilgili beklentisine bağlı olduğunu söylemektedir. Bazı felsefeciler, kişinin gelecekte gerçekleştireceği eylem tercihinin, eylemi şu anda gerçekleştirmesinden dolayı doğacak büyük zevke dayandığını söylemektedir. Buna göre bütün eylemlerin gayesi hazzı bulmak ve acıya mesafe koymaktır. Psikolojik hedonizmde insan doğası gereği haz alacağı şeye karşı zaten meyil gösterir bunun için ayrı bir çaba göstermesine gerek yoktur.
Psikolojik hedonizm de besin seçimi de bu haz arayışından etkilenir. Bu anlayışa göre insanlar lezzetli buldukları ve kendilerine zevk veren yiyeceklere karşı eğilim gösterirler. İnsanlar için sevilen, az sevilen veya hiç sevilmeyen yiyecekler vardır. Bu yiyecekleri tüketme sıklığı onlardan aldıkları hazlarla paralel ilerlemektedir. Fakat hazzı temel aldığımız için bu yiyeceklerin sağlığa olan etkisini düşünmek belki ikinci plan belki de daha aşağılarda kalmaktadır. Bahsettiğim bu durum yani şu an haz aldığımız bazı besinlerin ilerde sağlığı etkileyerek acıya neden olacak olması ne yazık ki psikolojik hedonizmin radarına girmemektedir. Bununla beraber bu anlayış sağlıklı olmaktan duyulan hazzın, besinlerin sağlıklı olanlarını tercih ettireceğini de söylemektedir. Ancak hedonizme göre insan şu anla ilgilidir ve şu andan aldığı zevk onun için daha önemlidir. Bu durumda insanların temel kaygıları besinleri ne kadar lezzetli buldukları ile ilgilidir. Bu yüzden hedonik bir düşünme tarzında kısa vadeli hazlar uzun vadeli hazların önünde olmaktadır. Sağlığını düşünerek besin tercihinde bulunan insanlar, besinlerin zevkini baz alarak tercihte bulunan insanlara karşı azınlıkta kalmaktadır. Bununla birlikte psikolojik hedonizm besin seçiminde bazı faktörlerinde etkisini göz ardı etmektedir kültürel yapı, çevre, sağlık, din, coğrafya, hormonal yapı ve genetik gibi bir dizi faktörlerin besin seçimi üzerindeki etkisi göz ardı edilmektedir. Her ne kadar bu görüş psikolojik olarak haz aldığımız şeye doğru ilerlediğimiz söylese de bu gibi faktörler bazen hazzın önünde durmaktadır.
Ahlaki hedonizm ise “İnsan için iyi hayat nedir?” ve “İnsan nasıl davranmalıdır?” sorularını yanıtlamaya çalışmış ve şu sonuca varmıştır; birey için iyi diyebileceğimiz hayat hazza dayalıdır ve birey hazzı doğuracak eylemler yapmalıdır.
Ahlaki hedonizme göre haz ve mutluluk iyidir bunun için bu iki kavramı amaç haline getirmek insan için ahlaki bir sorumluluktur, yani hazzı getiren davranışlar bu görüşe göre ahlakidir. Bununla birlikte ahlaki hedonizm kişisel bir hedonik kaygıya önem verdiği gibi bireyin haz peşinde koşmasının başkalarına zarar verecek bir düzeyde olmamasını da ister. Hem bireyin hem de başkalarının hazlarını önemseyen davranışların en iyi seçimler olduğunu ifade eder. Örneğin, sürdürülebilir şekilde yetiştirilen, ahlaki olarak üretilen ve kişisel ve büyük toplumun sağlığını koruyan yiyecekleri tercih etmelerini önerir. Aynı zamanda seçimlerinin çevre üzerindeki etkisini ve kaynakların adil dağılımını da dikkate alır.
Ahlaki hedonizmin ortaya attığı iyi hayat hazza dayalıdır görüşüne çeşitli itirazlar gelmiştir. Cevap olarak Epikür bazı hazların acı verdiğini söylemiştir. Örneğin fast food (çabuk yeme) beslenme tarzı bireye haz verebilir ancak bunun hem sağlığa hem de psikolojik duruma olumsuz etkileri olacaktır. Epikür acı vermeyen hazlar arayışı içinde olup bunların iyi bir hayat sağlayacağını savunuştur. Nihai olarak ahlaki hedonizm için de hazzın insan hayatı için çok önemli olduğunu ve bunu sağlayan davranışların ahlaki olarak değerlendirildiğini söyleyebiliriz.
Obezite ve Hedonizm
Obezite aşırı besin tüketimi ile beraber yüksek enerji alımına bağlı olarak vücutta yağ birikiminin fazla olması olarak tanımlanmaktadır. Yağlı bir vücuda sahip olmak özellikle damar sağlığımız kötü etkilemektedir. Damarlar ise organlarımızın ve hücrelerimizin sağlıklı bir işleyişe sahip olabilmeleri için gerekli besleyici molekülleri taşımaktadırlar. Damarlar için önemli bir tehlike olan obezite bireylerin yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolesterol gibi kronik hastalıklara yakalanma riskleri yükseltmektedir.
Günümüzde artan besin tüketimi, sadece enerji ve besin ögelerine olan ihtiyaç nedeniyle değil, besinlerden alınan hazlarla da ilgilidir. Besinlerin tadı ve diğer duyusal özellikleri besinlerin seçiminde en önemli kriterdir. Gittikçe artan obezite prevalansının altında önemli ölçüde enerji alımının artması ve fiziksel aktivite yetersizliği yatmaktadır. Enerji alımının artması hususunda yiyeceklere oldukça lezzet veren şeker ve yağ da bu durumun önemli bileşenlerindendir. Lezzetli olan ve yüksek haz sağlayan bu tür yiyeceklerin obeziteye kayda değer bir katkı sağladığı belirtilmektedir. Gelişen teknoloji günlük aktivite düzeyimizi azaltmaktadır. Özellikle iş hayatımızda yüksek efor isteyen birçok iş makinalarla yapılmaktadır. İnsanlık artık eski dönemlere nazaran daha çok hareketsiz yaşamaktadır. Bu da obeziteye neden olan önemli bir etkendir. İki nedene de baktığımızda, ikisi de insanlığın haz arayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü daha lezzetli olan ancak sağlıksız birçok besinin tüketimi besinlerden aldığım haz kaynaklı artmış ve aynı zamanda bize zor gelen birçok iş, makinalara yaptırılarak dinlenmenin hazzı amaçlanmıştır.
Biyolojik olarak enerji ihtiyacı sonucu oluşan açlık durumu homeostatik açlık olarak tanımlanmaktadır. Enerji ihtiyacı olmaksızın lezzetli besinlerin tüketiminden sağlanan haz amacıyla besin tüketimi durumu ise hedonik açlık olarak tanımlanmaktadır. Yiyecek tüketiminin artması sadece enerji ihtiyacı veya açlık nedeniyle değil yemekten alınan haz ile ilişkilendirilmiştir. Günümüzde özellikle iyi beslenen toplumlarda besin tüketimi açlık veya enerji ihtiyacından ziyade hedonizme dayanmaktadır. Örneğin akşam yemeğini bitirmiş ve masadan kalkmış bir kişiye en çok sevdiği tatlıyı isteyip istemediği sorulduğunda yemeğini bitirip tok olmasına rağmen tatlı yemeyi kabul etmesi hedonik açlığın bir etkisidir. Hedonik açlık vücutta enerjinin fazla olduğu durumlarda homeostatik yolun önüne geçerek lezzetli yiyeceklerin tüketilmesi için arzu ve isteği artırmaktadır.
Lezzetli yiyecekler ise nükleus akkumbesnte bulunan dopaminin salınımını uyarırlar ve bunu sonucu olarak iştah üzerinde artırıcı bir etkileri vardır. Yapılan çalışmalar ile duyusal yemek yeme davranışlarının yanı sıra gıda alımının motivasyonel boyutu ile ilgili olarak dopamin etkisi ortaya çıkarılmıştır. Bu açıdan bakıldığında yasa dışı bağımlılık yapan maddeler kadar özellikle yağlı ve tatlı yiyeceklerin de bağımlılık oluşturma etkileri vardır. Çünkü beynimizde benzer yerleri uyararak bize mutluluk veren dopamin merkezini uyarmaktadırlar. Bunun sonucu olarak kendimizi iyi hissetmediğimiz dönemler bizi bu besinleri tüketmeye açık kılar ve bu git gide bir döngü halini alır.
Besin tüketiminde tat, önemli bir bileşendir ve besin alımı üzerinde direkt etkisi vardır. Lezzet ve açlık arasındaki etkileşime ek olarak algılanan haz ve buna karşılık besinlere verilen yanıt da besinlerin seçimini etkileyerek dolaylı olarak iştah kontrolünü düzenleyebilmektedir. Bir yemekten elde ettiğimiz deneyinle beraber o yemeğe karşı olan beklentimiz beğenme olarak tanımlanabilir. İsteme içsel yemek yeme dürtüsüdür. Beğenme günlük hayatta beğenme istemenin ana bileşeni olduğundan besin seçiminde oldukça etkilidir. Beğenme ve istemenin oluşturduğu yüksek hedonik açlık ağırlık artışı için önemli bir risk faktörüdür.
Günümüzde dünyada ki birçok araştırmacı çocuklardaki şişmanlığın artışının nedeni olarak kızarmış yağlı yiyecekler ve şekerli gazlı içeceklerin çocuk menülerinde sıkça bulunmasından kaynaklandığını ifade etmektedir. Bireylerin değişik miktarda yağ ihtiva eden besinlerin tüketimiyle ilgili yapılan bir çalışmada, kilo bakımından dağa ağır olan kişilerin yağ miktarı yüksek olan yiyeceklerden daha fazla haz aldığını ortaya koymuştur. Vücutta ki yağ oranı ile yağlı besinlerin tüketiminden oluşan haz doğru orantılı bulunmuştur. Böylelikle obezite özellikle enerjisi yüksek yiyeceklerin önemli ölçüde tüketilmesine de neden olmaktadır. Bu bir döngüye neden olmaktadır başta haz aldığımız için tercih ettiğimiz besinler obeziteye neden olmuştur fakat obez olunduktan sonra bu besinlerden ayrıca daha fazla haz almaya başlanmıştır.
Sonuç olarak hedonizm, hazzın insan yaşamının merkezine konulmasını savunan bir ahlak felsefesi türüdür. Hedonizm, insanlara yaşam amaçlarının kendilerine zevk ve mutluluk veren her şey olduğunu söyler. Ancak haz vermesine rağmen sonucu itibariyle acı olan şeylerde hayatta mevcuttur. Her ne kadar acı vermeyen hazlar üzerine yoğunlaşılması gerektiğini savunan görüşler olsa da temelde hedonizm, birey için hazzı iyi bir şey görür ve hazza ulaşmak için yaşamalı der.
Elde ettiğimiz bilgileri analiz ettiğimizde açıkça görüyoruz ki hedonist bir bakış açısına sahip olmak beslenme davranışını da doğrudan etkilemektedir. Çünkü besinler insan için ciddi bir haz kaynağıdır. Hedonist insanlar lezzetli oldukları için sağlıksız birçok besini tercih etme eğilimindedirler. Aynı şekilde hedonistler örneğin, spor yapmak yerine sadece dinlenmeyi tercih edebilirler çünkü zahmetsiz ve daha mutlu edici olduğunu düşünürler. Ancak, hedonizmin uzun vadeli sonuçlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin, sağlıksız yiyecekler yeme eğilimi, sağlık sorunlarına yol açabilir ve uzun vadeli mutluluğu azaltabilir. Aynı şekilde, çoğuz zaman dinlenmek ve spor yapmamak, fiziksel ve zihinsel sağlık açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Peki Hedonik Beslenme Tarzından Nasıl Çıkabiliriz?
- Farkındalık Geliştirmek: Beslenme alışkanlıklarınızın farkına varmak, hangi yiyeceklerin sizi gerçekten mutlu ettiğini ve uzun vadede sağlığınızı nasıl etkilediğini anlamak için önemlidir. Kendinizi değerlendirerek, hangi besinlerin sağlık ve mutluluğunuz için daha iyi olduğunu belirleyebilirsiniz.
- Sağlıklı Alternatifler Keşfetmek: Lezzetli ve sağlıksız besinler yerine, besin değeri yüksek ve besleyici seçenekler keşfetmeye başlayın. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar gibi besinleri daha sık tüketerek hem hazzı hem de sağlığı dengelemeye çalışın.
- Porsiyon Kontrolü: Lezzetli yiyecekleri tüketirken porsiyon kontrolünü sağlamak önemlidir. İhtiyacınızdan fazla tüketmek yerine, uygun porsiyonlarda beslenerek tatmin olabilir ve aşırı yeme riskini azaltabilirsiniz.
- Duygusal Yeme ile Başa Çıkmak: Stres, sıkıntı veya mutsuzluk anlarında beslenme ile teselli bulmak yerine, duygusal ihtiyaçlarınızı farklı yollarla karşılamayı öğrenin. Spor yapmak, meditasyon, hobiler veya arkadaşlarınızla vakit geçirmek gibi aktiviteler duygusal dengeyi sağlamada yardımcı olabilir.
- Sağlıklı Haz Kaynakları: Sağlıklı besinlerin de lezzetli olabileceğini keşfedin. Örneğin, doğal tatlılar veya besleyici atıştırmalıklar haz kaynağı olabilirken sağlığınızı destekleyebilir.
- Dengeli Beslenme Planı: Besin çeşitliliği sağlayan ve tüm besin gruplarını içeren bir beslenme planı oluşturun. Protein, karbonhidrat, yağ, lif ve vitamin-mineral dengesine dikkat ederek hem hazzı yaşayın hem de sağlığınızı koruyun.
- Hareketli Bir Yaşam Tarzı: Aktif bir yaşam tarzı benimsemek, fiziksel aktiviteyi günlük rutininizin bir parçası haline getirmek, hem hazzı artırabilir hem de kilo kontrolüne yardımcı olabilir.
- Bilinçli Tüketim: Yiyecekleri yemeden önce kendinize, gerçekten bu besini isteyip istemediğinizi sormak, anlık haz yerine uzun vadeli hedeflere odaklanmanıza yardımcı olabilir.
- Küçük Adımlarla Başlamak: Tüm beslenme alışkanlıklarınızı birden değiştirmek yerine küçük adımlarla başlayarak ilerlemek daha sürdürülebilir olabilir. Örneğin, haftada birkaç gün daha sağlıklı atıştırmalıklar tercih etmeye başlayabilirsiniz.
- Profesyonel Yardım Almak: Beslenme uzmanlarından veya sağlık profesyonellerinden destek alarak, sağlıklı beslenme ve hazzı dengeleme konusunda daha bilinçli kararlar alabilirsiniz.
Son olarak..
Sürekli Carpe Diem(Anı yaşa) anlayışıyla kulaklarımıza fısıldayan modern dünya zihinlerimizi anı yaşama ve zevk almakla doldurdu, hazzı mutluluğun yerine koydu. Ancak bu karışıklığın bedelini obezite ve beraberindeki bir çok hastalıkla ağır bir şekilde ödedik ve ödüyoruz. Hedonist insanlar, duygu ve yemek arasında dengeyi kaybederek hem duygusal hem de yeme obezliğiyle karşılaştılar. Zevk aldılar ama gerçek mutluluğu bulamadılar. Öyleyse bakış açımızı bugünle sınırlamak yerine tercihlerimizin sonucunu da kapsayacak bir şekilde genişletsek obezite sorununun üstesinden gelmek içinde bir adım atmış oluruz. Elbette lezzetli yiyecekler haz veriyor ancak hiç kimse hastalığa neden olan ve hareket kapasitesini kısıtlayan bir kilodan haz almaz…
Hedonik açlık düzeyinizi ölçmek için “Power of Food Scale-PFS” (Besin gücü ölçeği), Cappelleri ve ark., tarafından geliştirilmiştir 15 madde içeren ölçeği doldurabilirsiniz. PFS’nin toplam puanı 2,5 ve üzerine çıktıkça bireylerin hedonik açlık düzeyi artmaktadır ve yüksek skorlar, bireyin besin ortamına karşı daha duyarlı olduğunu, psikolojik olarak besinler tarafından kontrol edildiğini göstermektedir.
Siz de aşağıdaki butona tıklayarak hedonik açlık düzeyinizi ölçebilirsiniz. Formu Doldurduktan sonra sonuç için whatsapp üzerinden iletişime geçmeniz yeterli.
KAYNAKÇA
Arslan, A. (2009). Felsefeye Giriş. Ankara: Adres Yayınları.
Audi, R. (1999). The Cambridge Dictionary of Philosophy, Second Edition. New York: Cambridge University Press.
Aydın, İ. H. ve Bekiryazıcı, E. (?). İslam Ahlak esasları ve Felsefesi, İstanbul: Yenda Yayıncılık.
Blundell JE, Finlayson G. Is susceptibility to weight gain characterized by homeostatic or hedonic risk factors for overconsumption? Physiol Behav 2004;82(1):21-5.
Brownell KD, Horgen KB. Dietary Mayhem: What Web EAT, WHO We Eat and The Impact. In: Panos N, ed. Food Fight: The Inside Story of the Food Industry, America’s Obesity Crisis, and What We Can Do About it. 1st ed. New York: McGraw-Hill; 2003. p.3-21.
Cota D, Tschöp MH, Horvath TL, Levine AS. Cannabinoids, opioids and eating behavior: the molecular face of hedonism? Brain Res Rev 2006;51(1):85-107.
Hançerlioğlu, O. (1977). Felsefe Ansiklopedisi, Kavramlar ve Akımlar Cilt: 2. İstanbul: Remzi Kitapevi.
Mela DJ. Eating for pleasure or just wanting to eat? Reconsidering sensory hedonic responses as a driver of obesity. Appetite 2006; 47(1):10-7.
Parker K, Salas, M, Nwosu VC. High fructose corn syrup: Production, uses and public health concerns. Biotechnology and Molecular Biology Review 2010;5(5):71-8.
Rissanen A, Hakala P, Lissner L, Mattlar CE, Koskenvuo M, Rönnemaa T. Acquired preference especially for dietary fat and obesity: a study of weight-discordant monozygotic twin pairs. Int J Obes Relat Metab Disord 2002; 26(7):973-7.
Salbe AD, DelParigi A, Pratley RE, Drewnowski A, Tataranni PA. Taste preferences and body weight changes in an obesityprone population. Am J Clin Nutr 2004;79(3): 372-8.